Dün akşam Habertürk’te Ece Üner’in programında Twitter etkisi- sosyal medya konuşuldu. Haliyle konuklar arasında Twitter fenomenlerinden kutup_zencisi adlı Oğuz Asma ve cerilevis adıyla Twitter’da yer alan Ömür Özdemir bulunuyordu. Uzun zamandır ekranda böyle aklı selim insanları görünce mutlu oldum. Hele ki Oğuz Asma’nın o zeka fışkıran, müdanası olmayan konuşma tarzı hayran bırakan türdendi. Anladım ki ekranlarda artık Twitter fenomenlerine fazlaca yer vermeli.
Programa Ceyhun Yılmaz ve Okan Bayülgen de konuktu.
Twitterda aktif olan Melih Gökçek ve Şamil Tayyar da telefonla programa bağlandı.
Okan Bayülgen’in artık seyirci yok takipçi var tespitinin altını çizmek gerekir.
Çünkü öyle bir dönüşüme girdik ki Twitter gibi bir mecrayı reddeden televizyonda da varlık gösteremezdir, kendi sonunu hazırlamış olur-dur bunun okuması.
Dolayısıyla bu bağlamda şarkıcı, oyuncu, talk-showcu, sunucu, siyasetçi ve bütün kurum ve de kuruluşlar Twitter, Facebook gibi sosyal ortamları yok saydıkları sürece yok olmaya mahkum olmaya adaylar…
Artık o eski aptal kutusu denilen tvyi sorgulamadan izleyen izleyici yok…
"Takipçi beğenmezse seni anında unfollow eder, edilgen TV seyircisi artık çok daha aktif ve bilinçli, kendi tercihlerini yapan bir takipçiye dönüştü" dedi Bayülgen.
Zaten artık tvler ve twitter gibi ortamların bu denli senkronize olmasının nedeni de bu.
Bu süreci kabullenip, uyum sağlayıp başarılı yürütenler ayakta kalacaktır.
Programın en can alıcı noktalarından biri de Oğuz Asma’nın Melih Gökçek’e sorduğu harika soruydu. Asma; *neden tartışmalarda nitelik değil de nicelik önemli?* şeklinde bir soru sordu, en son Tandoğan Meydanı’nda yer alan kalabalık sayısıyla ilgili…beklediği cevabı alamadı.
Anlaşıldı mı orası da meçhul, Gökçek soruyu farklı ele aldı!..
Oğuz Asma; ‘Twitter nicelikli toplulukların değil nitelikli toplulukların baz alındığı bir yer; birinin 500-600 bin takipçisi olsa da dikkate alınmıyor yani; sene 2012 hala neden niteliklere değil de niceliklere inanıyoruz. Diyelim ki orada 2 kişi vardı ,söyledikleri doğru mu diye bakmamız gerekirken, ne dediklerine bakılması gerekirken nicelikteyiz…’
Bayülgen ise Gökçek’i önce övdü, sorusunun zeminini hazırladı sonra da şaşkınlık yaratan soruyu sordu: Yalnız benim bir derdim var hem İstanbul hem Ankara için; Londra’da Paris’te yani dünyada en çok göç alan İstanbul gibi, dokusu da İstanbul gibi olan yani tarihini muhafaza edebilmiş iki önemli şehir; en çok yakındıkları çevre düzeni, peyzaj mimarisi ve trafik meselesi konusunda geçmişteki iki başkanla dertlerini çözdüler, bu iki başkan da gay idi. Bizim ne zaman gay belediye başkanımız olacak?
Gökçek: "Şimdi her toplumun kendisine göre ahlaki değerleri vardır özellikle bizim Türk toplumu olarak Avrupa’da gay kültürüyle bir arada bulunmamız mümkün değil ve bunu da tasvip etmek mümkün değil. Bizim yetişme tarzımız, ahlak tarzımız, anlayış tarzımız biraz değişik, inşallah bizim Türkiye’de de gay olmayacak ve olmamalı."
Şimdi Gökçek’in bu sözleri ötekileştiren, ayrımcı bir bakış açısı değil mi sorarım…
Ne zaman insana salt insan olarak bakacağız?
Bu konu karşısında aklıma hemen Sean Penn’in başrolde olduğu eşcinsel politikacı Harvey Milk’in hayatını, mücadelesini anlattığı Milk filmi geldi, Gökçek izlemeli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder