10 Eylül 2012 Pazartesi

Öyle çok zaman geçti ki


Öyle bir geçer zaman ki de yeni bölümü en çok beklenen dizilerdendi. Haliyle Twitter’da da birçok hashtag ile trending topics’e girdi.
Öyle bir geçer zaman ki ile ilk söylemek istediğim her yeni sezon ile zaman atlaması yapması dizinin. Yani ismiyle müsemma.
Ama bu kabak tadı da veriyor bir yandan, özellikle diziye yeni gelen karakterler pardon yeni gelen karakterler ve büyüyen insanlar başta küçük Osman’ın artık büyümüş olması adaptasyon sorunu da yaşatıyor. Örneğin, küçük Deniz’i görünce bu da şimdi kimin çocuğuydu ki diyorsunuz, aradan zaman geçince şu karakter de nereye gitti ki senarist öldürmüş müydü ki diyorsunuz; algılar karışıyor.
Dizide makyajlar hiç olmamış diyebilirim, özellikle de Cemile’nin o kırlaşamamış saçları o kadar eğreti durmuş ki. Hani derler ya elalem fezaya gitti biz daha şu yaşlandırabilme meselesini dizilerimizde, filmlerimizde bir türlü çözemedik.
Yeni sezon için en merak edilen ise Osman’ın gençliğini canlandıracak olan Gün Koper. Oyunculuğunda biraz çekingenlik var henüz tabii erken daha ama bence doğru seçim.
Gün Koper’i ilk gördüğümden beri Manga’nın solisti Ferman Akgül’e benzetiyorum, nitekim Twitter’da da yalnız olmadığımı gördüm.
Küçük Osman’ın tahtını ise küçük Deniz kaptı, bence dizinin yeni sezonundaki en olumlu gelişme küçük Deniz’in sevimliliği ve rol yeteneği, medyaya yeni bir çocuk figürü.
Evet, bu dizi Osman’ın küçüklüğünden büyüklüğüne belli bir yaşına kadar kurulu bir öykü çatısı üzerine kurulu amma velakin her sezon Osman’ın 3-4 yıl yaş atlamasıyla bu dizi yıllarca sürer. Neyse ki bu sezon biraz daha fazla atlama, pardon yaş sıçraması olarak Osman lise talebesine dönüştürülmüş. Umarım daha devam edecek dizi zaman atlamalarını daha hızlı yapar koca bir sezon beklemez.
Nitekim gereğinden fazla uzayan Yaprak Dökümü misali Öyle bir geçer zaman ki için de aynı hatalar yapılıyor.
Dizilerde Plakçılar dönemi
MesutYar, Seksenler’deki Ergun Plak ile Öyle bir geçer zaman ki’nin plakçısı Mete’yi harika değerlendirmiş. Yazının sonunda ise şöyle diyor: ‘Ah bir de o yılların en popüler kasetçi esnafı üç tekerli tezgahlarda kaset ve 45’lik satan seyyar ağabeylerdir ki, onların yokluğu iki dizinin de açıklarından biridir!’
Bu yazıyı okuyunca hemen aklıma Seksenler’de bu üç tekerli tezgahın yapıldığı geldi, yani Birol Güven’in gözünden kaçmamıştı bu güzel ayrıntı. Ancak dizide çok beğendiğim ve her seferinde farklı mallar satan ve her seferinde başarısız olan Ali karakteri bir gün Ergun Plak’ın önüne üç tekerli tezgahıyla geliyor ve ağzının payını alıyor Ergun’dan, e haliyle bir daha da kimse geçemiyor oradan.
Ben de bir Ergun ve Mete kıyaslaması yapayım, en çok dikkatimi çeken: Ergun işini canla başla yapmaktadır, işini çok sever ama Mete tam bir bunalım loser, yani kaybeden olarak karşımızda ve idealleri yolunda gidemeyince son çare olarak bir plakçı açmış.
Linkten izleyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=U5I_2o0E4ao

Hoş geldin Leyla ile Mecnun


Leyla ile Mecnun, yolu en çok gözlenen diziydi. Ve artık hasret bitti ve kendini yenileyerek döndü. Aslında her şey aynı, bizden ve içtendi eskisi gibi.
Dizide erkek egemenliği başlasa da sonraki bölümlerde eşitlenecek gibi ama bu haliyle dizinin ilk bölümü erkekler arası dostluk ve dayanışmayı anlatan, idealize eden Howard Hawks filmleri gibi olmuş.
Ayrıca Reservoir Dogs minvalindeki o Behzat Ç. göndermesi yürüyüş sahnesi de ince düşünülmüş çok başarılı, zekice bir sahne.
Dizinin sonundaki klip ise harikaydı, ancak TRT1 (her ne kadar reklamdan dönünce tekrarını vereceğini bilsek de) klibi bitmeden birden keserek kekremsi bir tat bıraktı bende.
*Hep söylüyorum; dizi tarihimizde alnımızın akı, gözümüzün nuru, istisna 2 dizi var biri İşler Güçler diğeri Leyla İle Mecnun.
Neden? Çünkü...
- Her ikisi de alışılmışın dışında, cesaret isteyen işler.
-İkisi de tam bir zeka ürünü senaryoya sahip
-İkisi de mizahın şimdiye kadar yapılmamış derecede en başarılısını yapıyor. (Yeri gelmişken belieteyim komedi anlayışları açısından ayrılıyor bu iki dizi, Leyla ile Mecnun absürt komedi)
-ikisi de hem komedi hem dramda çok çok başarılı olan oyuncular barındırıyor, yani gerçek aktörler

Erol Köse, haber atlatıyor yine


Erol Köse yine en önce duyuran oldu, tam bir son dakika habercisi diyebiliriz kendisine. Gazeteci olsaymış herkesi atlatırmış. Ve Köse dün de Ayşe Özyılmazel’in yerine Alişan’ın partneri olacak kişiyi açıkladı. Şarkıcı Sevcan Orhan. Bence akıllıca bir seçim, Orhan’in da Alişan gibi hitap ettiği hedef kitle geniş, zaten belli bir kitle tarafından da sevilen biri. Daha da önemlisi ekran enerjisi yerinde, ağzı laf yapan biri. Sevcan Orhan’ı birçok programında ve diğer programların konuğu olarak da izledim. Geçen sene Burak Kut ile de yaptıkları ramazan programında gayet uyumluydular. Sonuç olarak Alişan ile de uyumlu olacaklarını düşünüyorum. Not veriyorum: tutar.
STARTV stratejik olarak ortaya karişik yapiyor ve Acunu da alirken , Anadoluyu da kacirmamak istiyor, bakalim sonuc ne olacak .Bakalim , el verip keşfettiğim anadolu kokan turkucu @sevcanorhan , nişantaşi kokulu #ayşeozyilmazeli geçecek mi ? turkuX pop savaşıdir bu
#sevcanorhan & #alişan haberini yine #drerol ilk kez duyurunca ortalik karisti ,ben dahil herkes merakta? Bu 2li tutar mi diye? Fikri olan?
Flash ! Startvde #alişanin partneri , ilk albumu Aynali Koruk'te imzam olan piyasaya kazandirdiğim @sevcanorhan oldu , ilk kez duyuruyorum!
Ayrıca yaz sezonunda çok başarılı bulduğum Uçankuş geçen hafta bitmişti, hakkında yazmakta geciktim ve program Kanaltürk’te bitti, ancak yine öğrendik ki transfer görüşmelerindeymiş Can Tanrıyar. Hangi kanal alırsa epey karlı çıkacağı kesin.
Arkadaşlar #kanalturk ile sozlesmesi biten #uçankuş rekor reytingler aldiği için çok teklif aliyor ve Can Tanriyar yakinda bir karar verecek.

Kanal D farkını yine konuşturdu


Kanal D her sezon en farklı, en konuşulan yeni sezon tanıtım filmini yapmayı başarıyor. Bu yıl da öyle oldu, daha doğrusu öyle olacak büyük ihtimalle. Kanal D tanıtımında Hollywood izleri bariz görülüyor. Bir Hollywood aksiyonundan farksız, çünkü hazırlayan ekip Emrah Yücel’in ekibi. Hal böyle olunca 007 James Bond her  an Kapalıçarşı’nın tepesinden çıkabilir diye bekliyorsunuz izlerken. Yine de film her anlamda başarılı sadece kanal yüzleri genelde uzak planda, yakın ve biraz daha uzun süren planlar olsa kim kim daha iyi anlaşılırdı.
Her şeye rağmen bu büyük prodüksiyonla en iyi tanıtım filmi tahtını, Kanal D kimselere bırakmaz.
Medya Takip Merkezi’ne göre en çok konuşulan kanal olan ve sürekli yeni projelere yatırım yapan Star TV’den de beklentim büyük, bekeleyelim görelim.... sonra kıyaslayalım.

Okan Bayülgen, gözlerimizi açacak


On8 TV için harıl harıl çalışan Okan Bayülgen artık talk-show yapmayacak, ilk duyduğumuzda olumsuz geliyor kulağa ama Bayülgen yine hafta içi her gün 20.00’da tv8’de bilgi yarışması formatıyla karşımızda olacak.
Okan Bayülgen’in bu kararını çok iyi anlıyorum, her yıl aynı formatı bizlere sunmayan, sürekli değişiklik yapmayı, yenilenmeyi seviyor Bayülgen. Artık Kraliyet Ailesi konseptinin miadını doldurduğunu, kendisini tatmin etmediğini hissetmiş olacak ki böyle bir karar alıp, tür değişikliğine gidiyor.
Peki ülkemizde pek de rastlamadığımız bir program türü bilgi yarışmaları, realty-show ile harmanlanıp sunuluyorlar daha ziyade. Bayülgen’in de işin içine reality-show katacağını tahmin ediyorum, ve çok farklı bir formatla ekranda olacağına inanıyorum. Yani tahminim bu tür, bilgi yarışması, realty-show ve talk-show harmanı bir tür olacak gibi, o zaman da sevilecektir.
Bayülgen, bu ülkede talk-show türünün hakkını veren bir isim, en azından haftada bir kez talk-show da yapmalı, televizyonculuğumuz açısından üzülürüm onun bu ligden çekilmesine. Ne kadar onu tatmin etmese de bu işi en iyi yapan, bilen o… Önder Açıkbaş’ı tek başına ekrana sürmek istiyor olabilir, zaten geçen sene bunu alıştırmalarını yaptı Bayülgen ama bu durum bana izleyicisinin tepkisini çeker gibi de geliyor. Ancak Açıkbaş da Kanaltürk’teki programında pek kendini gösteremedi belki de bu onun için iyi bir fırsat olur, Kanaltürk’te sunum hatası oldu gibi.
Özetle Okan Bayülgen ne demişti; Yaptığım şey sistemin içinde sistemin aleyhine konuşmak. Bence Bayülgen, sistemin içinde sistem aleyhinde konuşmaktan öte artık sistemi değiştirmek için daha fazla çaba veriyor.
Attığı şu tweetlerden de anladığım bu program, bir…hayatı hep birlikte daha iyi anlayalım, kavrayalım, yaşayalım, hakkını verelim, sadece bakmayalım görelim programı olacak.
okanbayulgen ‏@okanbayulgen
Babalar! Yarışmamızı bizzat "formatlıyoruz". "Büyük şehirde hayatta kalma rehberi" gibi bi şey. Ağaçların adlarını bilmek gerekiyor sonra.. Ağaçların adlarını bilenler, "Ağaçların adlarını bilenler kulübü"ne üye kaydediliyorlar.
Rüzgarların Adlarını Bilenler Kulübü"ne girmek daha zor. Ama "Yaşadım ve hayatta kaldım" diyebilmek için gerekli. Kutunun içinde para yok! Hayatın kendi bilgisini edinmek gerekiyor! Nasıl?

Bir Şarkısın Sen’in yayın saati değişmeli


Bir Şarkısın Sen ile ilgili pekçok yazı yazdım. Ama bu programı savunan yazılar gördükçe daha da sinirleniyorum.O zaman her şeyi bir kenara bırakıp, programın yapımcısına sesleniyorum madem çocuklara çok büyükhassasiyet gösteriliyor, gelecekleridüşünülüyor, planlanması sağlanıyor. O halde bu programın yayın saatini değiştirin. Amacı bu ise bu programın yayın yeri pt2 değil. Haftasonları cumartesi ya da pazar öğleden sonraya alınmalı.
RTÜK bir ilgilenmeli. Hiç kusura bakmayın çocuğum meşhur olsun da bir dizide reklam da oynasın da bizi kurtarsın diye düşünen anne-babalar hala çok, bu yarışmaya çocuklarını getirmekteki maksatları da bu, bilinçlenme hak getire. Yapımcılardan çok suç anne-babalarda.

Fatih Aksoy’a alkış


Yapımcı Fatih Aksoy,Umutsuz Ev Kadınları’nın hem oyuncu kadrosunun hem de set çalışanlarının günde 12 saatten fazla çalışmayacağını, kişilerin özel hayatlarına da sağlıklı bir şekilde vakit ayırıp herhangi bir sağlık problemi ile karşılaşılmaması durumunun kendisi için önemli olduğunu ve bu yüzden böyle bir karar aldığını belirtmiş.  
Hatırlarsanız yakın zamanda da Yapımcılar Derneği kurulmuştu, umarım Aksoy bu konuyu orada da gündeme getirir ve artık set koşulları insani şartlara kavuşur. Bu davranışı da diğer yapımcılara da örnek olur.

Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım

http://t24.com.tr/yazi/yikanmak-istemeyen-cocuklar-olalim/5551


Yeni sezonun ilk dizilerinden diyebileceğimiz Krem dizisi Atv’de başladı. Dizide, tırnak içerisinde ‘çirkin’ bir kızın büyülü bir krem sayesinde ve yine tırnak içerisinde ‘güzel’ bir kadına dönüşmesi ve etrafında gelişen olaylar konu ediliyor.
Ben şu an güzel-çirkin diye kategorize edilmiş cümleyi yazmaktan utandım az önce. İnsanların güzel-çirkin olarak kategorize edildiği bir dizi izlemek beni üzdü.
Fantastik sos katalım derken acı dip sosa dönüşmüş. Fantastik öğeler o kadar acemice kullanılmış, görsel efektler o kadar baştan savma yapılmış ki fazlasıyla sırıtıyor.
Dizinin konusunu ilk okuduğumda, evet galiba Ugly Betty’nin bizde yapılmış versiyonu Sensiz Olmuyor’un benzeri geliyor dedim, ki rahmetli Osman Yağmurdereli’nin yapımcısı olduğu Sensiz Olmuyor hiç de fena bir uyarlama değildi, castı da iyidi, ayrımcılık yapmadan ince yazılan bir senaryosu vardı.
Krem dizisi ise baştan sona ayrımcılık kokan diyalogları, insanları güzel- çirkin diye kategorize eden bakış açısıyla fazlasıyla yanlış bir başlangıç yaptı. Halil Sezai şarkısı kullanılması hatası belki de dizinin en masum hatası olarak kaldı gözümde. Rüya karakterini canlandıran Larissa Gacemer’in dublajı ise buram buram dublaj kokuyor, çok eğreti duruyor.
Ömrü uzun olma gibi geliyor şimdiden.
Geçen yaz ise dış görünüşle kafayı bozmuş realty çılgınlığı vardı ekranlarda. En bariz örneği Fox Tv’de yayınlanan Bambaşka Style by Jury idi, Krem dizisi de realty türünün olamamış kurmaca hali. Hatta keşke onun kurmaca hali olabilseydi!dizinin yapımcısı umarım bu yanlış ilk bölümün farkına varır ve düzeltir ama bu kadar yanlışı toparlamak da zor, nasıl olur bilemiyorum.
Krem’deki başrol Aslı mühendis olmuş, yüksek lisansında birinci olan zeki biri, istese tuttuğunu koparacak türden. Ancak tıbbi bir rahatsızlığı var adı: beden dismorfik bozukluğu.
Uzman Psikolog Alanur Özalphastalığı şöyle açıklamış.‘Çoğunlukla ergenlik döneminde ortaya çıkan beden dismorfik bozukluğun nedeni hem genetik hem de çevresel faktörlerden kaynaklanabiliyor. Bu psikolojik rahatsızlığın bazılarında kalıtımsal olabileceği düşünülürken, küçükken fiziksel şiddet ya da reddedilme gibi travmatik olaylar yaşamış kişilerin de bu hastalığa yakalanabileceği gözlemleniyor. Bu rahatsızlığa yakalananlar, vücutlarının (genellikle yüzlerinin) utanç duyulacak kadar çirkin olduğuna dair gerçekçi olmayan düşünceleri takıntı haline getiriyorlar. Bu takıntı onların gerçek dünyadan çekilerek, kendilerine intihar riskinin son derece yüksek olduğu paranoyak ve yalnız bir dünya kurmalarına neden oluyor.’
Aslı’nın da içinde bulunduğu durum tam anlamıyla bu, zaten intihar da ediyor.
Güzellik algısı subjektif bir kavram olmasına rağmen fiziksel çekicilik ile ilgili kültüre özgü ortak nosyonlar bulunmaktadır. Televizyon, gazete veya magazin yoluyla olsun sürekli mükemmel yüz ve vücutlar göz önüne serilmektedir. Bu çevre içinde gelişen ergenlerin kafalarında kusursuz kadın ve erkek imajlar oluşmaktadır.  Bu sebeple kafalarında kendi bedenleri çarpık bir imaj olarak resmedilmekte  ve kendilerini yetersiz görmektedirler. Bu çarpık algı sağlıksız davranışlara yol açmakta ve sağlıksız davranışlar geliştirmektedirler. Fiziksel çekicilik kişiye verilen önemi etkilediğinde beden imajıyla ilgili kaygılar artmaktadır. Bundan dolayı da görünüme önem veren kültürlerde bedenle ilgili uğraşlar daha fazla görülmektedir.  (ERGENLERDE BEDEN İMAJI ve BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU Uzmanlık Tezi Dr. Burcu Göksan İSTANBUL 2007)
O yüzden bırakın bu yalan boş güzellik dayatmalarını, bırakın tükettikçe sahte mutluluk yaşayan, görünüşüyle uğraştıkça sahte tatmin olmuş insanlar yaratma çabalarını.
Gerçek hayatta örnekleri yok mu, hem de fazlasıyla. Ünlü olmak için bin türlü dış görünüş operasyonuyla kafayı bozmuş, vücudunu teşhir edip sonra da ünlü olup hanımefendi geçinenler...
Hem de en fazla bulunan tür bu.
Hayatımızın nesnesi değil öznesi olalım, Yıkanmak istemeyen çocuklar olalım, yetiştirelim.
Ünsal Oskay’ın ‘Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım’ kitabını defalarca okumalı.
Kaiser geziye çıkmadan önce, "Bütün kuşbeyinli uyruklarını yıkanmış paklanmış olarak" görsün diye nazırları, gözcüleri, teşrifatçıları Almanya'nın dört yanına haber saldığında, Kaiser'in buyruklarına göre düzenlenmiş uydurma bir hayatı yaşamaktansa kendi oyunlarını sürdürmek isteyen çocuklar direnir, yıkanmak istemezlermiş.

Günümüzde hayatın "nesnesi" değil "öznesi" olabilmemiz için "yıkanmak istemeyen çocuklar"a ihtiyacımız var. (Arka kapak)

Setlerde ölmek istemiyoruz!


En son daha henüz yayına girmemiş Şubat dizisinden acı haber geldi. Set emekçisi üç kişi set dönüşü trafik kazası yaptı. Bu haberleri aldığımda her defasında içim yanıyor, set çalışanlarının ne kadar zor şartlarda mücadele ettiğini çok iyi bilen biri olarak.
Berna Laçin de yakın zamanda bu konuya değindi, set işçilerinin kiralarını ödeyemediğinden, dizilerin kolayca kaldırılması nedeniyle her an tetikte olduklarını belirtti. Laçin, oyuncular için de 'Zaten bir güvencen yok senin, çalışmadığın zaman zaten alabileceğin hiçbir para yok, bari çalıştığımız zaman olanları alalım da en azından elde ettiğimiz başarıların hak edilmişliklerine sahip olalım' demişti.
Oyuncuların da riskleri her zaman var, örneğin Halil Ergün son yaptığı dizisinin tutmamasıyla adeta sektöre küstü gibi geliyor, yapımcıyla arasında yaşanan tatsız olaylar da vardı. Oyuncuların da haklarını ve isimlerini korumaları için de dizileri kaldırılsa da 13 bölüm ödeme garantisi almaları gerektiğini savunuyorum. Çünkü dizisi tutmayan oyuncu da bir süre sektörde mimleniyor, aaa bu oyuncunun daha yeni şu dizisi tutmadı denerek geri plana atılıyor. Onların da psikolojik açıdan büyük zorlukları bulunuyor.Amaaa oyuncularınki de sadece lafta kalıyor. Bir şeylerin düzelmesini istiyorlar törenlerde setlerde ölmek istemiyoruz diye slogan atıyorlar ama iş eyleme geçmek olunca bir riyakarlık oluyor!
Set işçileri ise hem maddi hem manevi bir zorluk altındalar. Sisteme karşılar ama bir yandan da elleri kolları bağlı, hayatta kalabilmek için iyi bildikleri işi yapmak zorundalar.
1 Mayıs’ta Selin Erdem hayatını kaybetti. Erdem’in davasının 4. duruşması görüldü çok yakın zamanda görüldü, duruşma 11 Eylül tarihine ertelendi. Davada, olay yeri ve araç üzerinde keşif yapılmadığı ve bilirkişi raporu hazırlanmadığı için sanık vekilinin tahliye talebi reddedildi. Mahkeme kararıyla, olay yeri ve araç üzerindeki keşif incelemeleri 5 Eylül tarihinde yapılacak.
Önceden de set koşullarıyla ilgili pekçok yazı yazdım, ve Memet Ali Alabora’nın bu konularda ciddi adımlar atan birkaç kişiden biri olduğunu ve umutlandığımı belirttim.
Alabora, Habertürk’teki röportajında somut adımlarından bahsetmiş. ‘Şu anda Sine-Sen’le ortak bir çalışma yapıyoruz. 4857 sayılı İş Kanunu’nun gereklerinin setlerimizde yerine getirilebilmesi için bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyayı da Arka Sıradakiler setinde, işverenin sorumsuzluğu yüzünden hayatını kaybeden Selim Erdem’in adıyla yapacağız. Gelecek sezondan itibaren setlerde hem iş güvenliği, hem de iş kanunu açısından şartların düzeltilebilmesi için örgütsel ve hukuki süreci başlatıyoruz.’
Hem set işçilerinin hem oyuncuların sigortalanması çok önemli. Ancak en önemlisi çalışma koşulları bitmek bilmeyen saatler…
Bu konuda ise en önemli adımı atması gerekenler kanal yöneticileri ile reklam verenler.
Artık bir kötü haber daha almayalım, yeter!

Bir kayıtsızlık sembolü olarak haber kanalları

http://t24.com.tr/yazi/bir-kayitsizlik-sembolu-olarak-haber-kanallari/5531


Gaziantep’teki saldırıyı duyar duymaz, ki haber kaynağımız artık Twitter; hemen sağlıklı bilgi alma düşüncesiyle haber kanallarını gezmeye başlıyorsunuz.
Ancak ne görüyoruz, haber kanalları yayın akışlarını değiştirmişler ya eski program tekrarlarını ya da belgesel türünde eserleri veriyorlar.
Evet belki haber kanallarının böylesine ciddi bir olayda hemen canlı yayına geçmesi hatalara sebebiyet verebilir ya da yapılan saldırının faillerinin propagandasına neden olabilir.
Bu düşüncelerle hareket etmiş olabilir haber kanalları, ancak ve ancak bu durumun da kabul edilebilirliği ilk birkaç saat için olabilir.
Saatlerce yayın yapılıp olay tekrar tekrar ekranlarda verilmesin ancak, izleyicinin de haber alma hakkı da unutulmasın. Yani gerçekleşen bir saldırı olmamış gibi davranılmasın, bu kayıtsızlık hali yanlıştı.
Bir önceki yazımı da düşününce haber kanallarının temel işlevi eğlendirmek mi oluyor diye düşünmeden edemiyorum, malum ana kanallarımız değil de haber kanallarımız bayram özel programları hazırladı.
Yeni RTÜK Yasası, Başbakan'a geçici yayın yasağı yetkisi tanıyor. Yasaya göre, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda Başbakan veya görevlendireceği Bakan, geçici yayın yasağı getirebiliyor.
Bu yasa, haber kanallarının kayıtsızlığını ve eğlence formatına geçişlerini açıklıyor olabilir sanırım, varın düşünün basın özgürlüğünü artık…

20 Ekim 2011’de Yayınlarda denge sorunu var yazımdan;

*Kanal yönetimleri, Hakkari’de çıkan çatışmada askerlerimizin şehit olmasının ardından yayın akışlarını değiştirdiler…
Kanal D, BKM Mutfak Çok Güzel Hareketler programı ile Koca Kafalar programı yayınlanmadı. Şanslı Masa ve Cuma akşamı yine saat 23.00’te ekrana gelecek olan Beyaz Show’u da yayınlamayacak. Star TV, “Çalgı Çengi” adlı Türk sineması yerine “Ölümcül Deney 4” (Resident Evil Afterlife) adlı yabancı sinemayı yayınlama kararı verdi. Duymayan Kalmasın’’ programı da perşembe ve cuma günü yayınına ara veriyor.
A Haber ise hafta içi her gece 00:10’da yayınlanan “Uykusuz Her Gece” programını; 19 Ekim 2011 Çarşamba, 20 Ekim 2011 Perşembe ve 21 Ekim 2011 Cuma günleri yayınlamayacak. ATV’de cumartesi geceleri canlı olarak yayınlanan Hakan Bey, bu hafta yayınlanmayacak. Esra Erol’la Evlen Benimle programını da akıştan çıkardı.
CNN Türk’te yayınlanan “Mesut Yar ile Burada Laf Çok” programının dün akşamki yayını da iptal edildi. Best FM yayınını durdurdu.
Bütün bunları niye yazıyorum çünkü ülkemizde böylesine bir acı karşısında hala nasıl bir yayıncılık tavrı izlenmeli konusunda kararsız kalan televizyon yöneticileri ve yapımcıları görüyoruz... Ekranlarda şiddet, nefret söylemlerini, görüntülerini köpürtme gafletinde bulunulmamalı.
Denge sorunu var ekranlarımızda ciddi şekilde, ya şiddet-nefret ya eğlence… Tam da ihtiyacımız olanı; dengeyi tutturmak?!*
Gerçekten de bu bitmek bilmeyen acı terör belası haberleri karşısında hala nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen ve bastırılan bir televizyonculuğumuz mevcut.
Gel de şimdi bir Okan Bayülgen cesareti ve duyarlılığı arama ekranlarda!

Bayram gelmiş neyimize

http://t24.com.tr/yazi/bayram-gelmis-neyimize/5522


Artık alıştık... Bayram geliyor ama tatile gidemeyen izleyici kitlesi yine düşünülmüyor tv yöneticileri tarafından. Ekranlarda yok yok...
Ve dün akşam;artık kanallarımızdan umudu kesip bayram, yılbaşı gibi özel günlerde özel program, film v.b. beklemekten vazgeçtim. Herkes tatile kaçma ve yeni sezon dizilerini planlama telaşında.
Bırakın dizilerin yeni bölümlerinin olmasını tv’de ilk kez yayınlanacak şöyle iyi bir filme hasretiz. Dün yine aynı makamlar vardı erkanlarda, bol bol  dizi tekrarları ve sevimsiz filmler.
Neyse ki bir şekilde haber kanalları birkaç özel yayın hazırlamışlardı. Bayram için neden ana kanallar değil de haber kanalları bayram özel programı yapıyor çözümlemek zor. Haber kanallarının iş midir değil midir tartışılır ama onlar da olmasa pes diyecektim dün.
NTV, Yekta Kopan ve Göksel güzel bir program yapmış. Kanal 24’e transfer olan Berfu Haşıoğlu da konuk olarak Alişan’ı almış bayrama özel. Habertürk’te ise Oylum Talu ve Simge Fıstıkoğlu iyi konuk seçimleriyle özel bir yayın yaptılar. Bu nedenle haber kanallarına en azından alkış gönderelim.
Bayramın önümüzdeki iki gününden de umudunuz olmasın; yılbaşı ekranında sınıfta kalan kanallar bayram ekranında da kaldı şimdiden söyleyeyim.

Futbol programları çıktı meydane


Tabii artık lig başladı ve neredeyse her kanalda bir futbol programı mevcuttu dün. Malum futbol ülke gündemimizde bir hayli yer kaplıyor hatta en çok yer kaplayan konu. Twitter’da da bu böyle. Ancak bu bize özgü değil Worlwide Trends’e de baktığımızda dünyada da gündemde futbolun ağırlıkta olduğunu görüyoruz.
Futbolu seven biri olarak futbol programlarını da yakından takip ediyorum. Bir bakalım dün hangi kanalda hangi program başladı.
Bu programlar arasında en dikkat çekicisi ise Telegol. Kanaltürk’ten aynı ekiple TV8’e transfer olan ekip aynı ivmede gittiler. Ve en çok konuşulacak ekip olarak yer almaya devam edecekler gibi. Yorumcuların hepsinde reyting ışığı olunca Telegol aralarında en güçlü olarak karşımızda.
Erman Toroğlu, Ziya Şengül, Gökmen Özdenak, Kaya Çilingiroğlu.
Reyting ışığının muhteviyatında biraz kimsenin konuşmadığını konuşma, biraz ani parlamalar, biraz gür ses çıkarma, biraz diğer yorumcularla takışma gibi özellikler mevcut. Eee futbolun falına bakmak gibi atrksiyonları olan Erman Toroğlu var asıl. Bakalım yeni sezonda nasıl atraksiyonlar bizi bekler...
Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu daha önce birlikte program yaptılar ama olmamıştı. Bir ipte olamazlardı. Ahmet Çakar da yoluna Beyaz TV’de Rasim Ozan Kütahyalı ve Sinan Engin ile devam ediyor. Bu üçlüde de reyting ışığından fazla fazla var, anlayın... Kütahyalı ve Çakar’ın ilişkisi de bıçak sırtı, her an kopabilir.
3. sırada Habertürk’te Faik Çetiner ile Bizim Stadyum yer alıyor. Faik Çetiner ise Telegol’ün TV8’e gelmesiyle kanaldan ayrılıp Habertürk’e geçmişti. Yorumcular; Halil Özer, Serdar Ali Çelikler, Bülent Yavuz. Ekipte en hararetli konuşmaları yapan yine hep Bülent Yavuz oluyor. Programda Pazartesi günleri Çetiner’e Simge Fıstıkoğlu eşlik ediyor. Fıstıkoğlu dışında ise Kanal 24’te Derya Oruçoğlu bulunuyor Ali Gültiken ile. Pazar ve pazartesi geceleri yayınlanan erkek egemen futbol programlarında futboldan anlayan iki kadın görmek güzel.Kadını teşhir öğesi olarak gören futbol programcılığı popülerdibir aralar. En azından yapanlar vardı maalesef ki!
Ancak artık hiç rastlamıyorum ve gerçekten futboldan anlayan, zeki, donanımlı kadınlar var ekranda.
En hararetsiz, en süt liman geçecek programlar ise Ersin Düzen- İlker Yağcıoğlu ile TRT1- Stadyum ve hemen maç sonrası Rıdvan Dilmen- Güntekin Onay’ın programları. Stadyum’un takviye yorumcuya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Ersin Düzen’e rakip Emin Çağlar

Emin Çağlar, üniversiteden arkadaşım ve yıllardır kanalların spor servislerinde çalışır, altyapısı sağlam. Şu anda ise Habertük ekranında sizlerle. Bence ekranların en en başarılı, yakışıklı spikeri olarak adından çokça söz ettirecek, dikkat!

Yıldırım Türker hangi senaryonun başında?

http://t24.com.tr/yazi/yildirim-turker-hangi-senaryonun-basinda/5511


24 Temmuz tarihli Türkiye’nin son on yılı dizi oluyor başlıklı yazımda daha fragmanı bile olmayan, çekimlerine başlanmayan ve şimdiden başarılı olacağını düşündüğüm bir diziden bahsetmiştim. Dizinin adı Kayıp Şehir ve yine sağlam bir Tomris Giritlioğlu projesi diyerek. Dizinin çekimleri başladı ve teaserı da yayınlandı.
Dikkat çekici bir noktanın altını tekrar çizmek istiyorum. Radikal’den ayrılan Yıldırım Türker, Kayıp Şehir’in senaryo ekibinin başında bulunuyor. Ekibinde ise Murat Uyurkulakve Hakan Bıçakçı var.
Başrolde iki önemli isim birlikte. Kadroda Selvi Boylum Al Yazmalım’ın Cemşit’i usta oyuncu Ahmet Mekin, Altın Portakallı oyuncu Nazan Kesal, Uğur Polat, Gökçe Bahadır ve Tugay Mercan yer alıyor. Yönetmeni ise en son Bir Çocuk Sevdim dizisini çeken Cevdet Mercan.

Acun Ilıcalı’yı suçlamalar bitmeli artık
Acun Ilıcalı’nın Star TV’ye transferinden sonra anladım ki, Ilıcalı’nın üstüne gitmek için bile sırf haber yapılıyor, hamasi başlıklar atılıyor. Acun’u suçlar tarzdaki bu haberlerin kapsamı ise hep aynı;  Acun geldi Star’daki şu şu diziler kaldırılacak. Anlaşılan o ki içinde Acun Ilıcalı adı geçsin de haber doğru yanlış olsun fark etmiyor yazanlar için.
Dün yine çıkan haber şöyleydi: 16 yıldır çalıştığı Show TV'den ayrılığı TV dünyasına bomba gibi düşen Acun Ilıcalı'nın transfer olduğu Star TV'de yarattığı etki de bir o kadar güçlü oldu.

Ilıcalı'nın kanala transferinin kesinleşmesinin ardından daha önce verdiği pek çok dizi siparişi kararını donduran Star TV yönetimi, mevcut dramalarla ilgili de son kararını verdi. Buna göre Ilıcalı'nın yakında ekrana gelecek 2 yarışmasına yer açmak için reytingleri çok da iyi olmayan diziler tek tek yayından kaldırılacak. Star TV ilk olarak bu haftabaşı Müjdat Gezen, Şebnem Sönmez ve Zafer Algöz gibi usta isimlerin rol aldığı komedi dizisi "İbreti Ailem"i bitirme kararı aldı. Ardından Deniz Çakır ve İbrahim Çelikkol'un oynadığı "İffet" dizisi bu sezon çekilecek 5 bölümün ardından ekran ömrünü tamamlayacak.

Orhan Kemal uyarlaması olan "Evlerden Biri" ve "İşler Güçler" dizilerinin de yakın zamanda aynı kaderi paylaşacağı ifade edildi. Acun Ilıcalı'nın Sergen ve Hülya Avşar ile jüri koltuğunda oturduğu "Yetenek Sizsiniz" yarışması 15 Eylül'de başlayacak ve cumartesi - pazar akşamları seyirciyle buluşacak. Ilıcalı'nın diğer yarışma programı "O Ses Türkiye"de de yine Murat Boz, Hadise ve Hülya Avşar'dan oluşan jürisiyle 1 Ekim'den itibaren pazartesi akşamları ekrana gelmesi planlanıyor. Kanalın yayın akışına göre yeni sezonda 3 akşamı Acun Ilıcalı'nın yarışmaları kapatacak ve salı akşamı Şampiyonlar Ligi maçı, çarşamba akşamı "Muhteşem Yüzyıl", perşembe Mahsun Kırmızıgül'ün imza attığı "Babalar ve Evlatlar", cuma günü de Gold Film'in "Dila Hanım" dizileri yayınlanacak.
Halbuki daha önce de yazdığım gibi yakın zamanda şimdiye kadar kanaldan giden ya da gidecek olan diziler, İffet, Bir Çocuk Sevdim zaten ömrünü tamamlamış ve her halikarda gidecek dizilerdi. Bir Çocuk Sevdim’in zaten Kanal D’den Star’a geçişiyle hatası başlamıştı, yanlış bir transferdi. Star geç bile kalmıştı kaldırmak için. İffet’e şu anda yeni transferler olduğu olacağı konuşuluyor ama o da daha önce yazdığım nedenlerden gidecektir, dönüşü yok.
Haberde geçen diğer dizi yaz sezonun yeni işlerinden İbret-i Ailem bu haliyle diğerlerinden farklı tabii ki; bu konuda Star’ın yanıldığını düşünüyorum devam etmesi gereken bir diziydi ama İşler Güçler ile İbret-i  Ailem arasında kalmış olmalı ki kanal, daha güçlü bir komedi olan ve daha fazla kitlesi olan İşler Güçler’i tercih etmiş olmalı. Hani kanala şimdilik bir tane komedi yeter düşüncesiyle hareket edilmiştir. Bir de ayrıca İnsanlar Alemi gibi başarılı bir program da mevcut.
Ben Twitter’da bu adsız haber-yoruma kızan birkaç tweet attıktan bir süre sonra Star TV, Twitter sayfasında açıklama yaptı.
Star Yönetimden Açıklama: İşler Güçler ve Evlerden Biri yeni sezonda da Star ekranlarında yayınlanacak.

Evlerden Biri de iyi bir başlangıç yaptı, en azından gelecek sezonun sonunu görecek bir iş.
Özetle artık içinde Acun Ilıcalı geçen hamasi haberler bitsin artık.

Müşfik Kenter…
Sinema Yazarı Alper Turgut’ın tweetini paylaşmak istiyorum, benim de hislerimi anlatıyor.
‘Önce Metin Erksan şimdi de Müşfik Kenter... Sevmek Zamanı geldi geçti, şimdi cennet zamanı...’

Acımasız olma şimdi bu kadar!

http://t24.com.tr/yazi/acimasiz-olma-simdi-bu-kadar/5502


Star TV'nin yaz döneminde başlayan ve sosyal ortamlarda da ciddi hayran kitlesi olan İbret-i Ailem dizisinin yayından kaldırılacağı haberi dizinin oyuncusu Zafer Algöz'den geldi.
Zafer Algöz, Twitter'daki hesabından 'SBT ölçümlerine göre yayın gününde 30. tekrarında 5. olan İbreti Ailem yayından kaldırıldı.' şeklinde tweet attı. Algöz’ün hesabından haberim yoktu o yüzden umarım sahtedir hesap dedim ama değilmiş.
İlk olarak Çarşamba günleri yayınlanan daha sonra Pazar akşamına alınan diziyi izlemeyi iple çekiyordum. Bu haber beni Üsküdar’a Giderken kadar üzdü.  Hatta en son yazımda İbret-i Ailem de İşler Güçler’den sonra en çok güldüğüm iş. Senaryo Ankaralı kardeşler Murat Kaman - Emrah Kaman’a ait. Ve öyle komiklik olsun diye yapılan değil kafa yorulan replikleri olan bir senaryosu var. Ne diyeyim her iki diziye de katılarak gülüyorum.’ diye belirtmiştim.
Bir Gonca Vuslateri vardı örneğin kadın komedyenler sınıfında ödüllük olabilirdi. Müjdat Gezen’in haylaz dede karakteri, evin oğlu, anne hep bizdendi. Sadece komiklik yapmak için yapılan espriler kesinlikle yoktu, çok içimizdendi hikaye ve zekiceydi.  Star TV, böyle bir kararı vermek için erken davrandı, bence hala dönebilir, bu diziyi ben olsam Akasya Durağı’nın karşısında yayınlardım, Pazar gününe alınması hatalı oldu. Kaldı ki reyting sistemimimizde hala büyük sorunlar var, yeni reyting sistemini beklemeye değecek bir dizi İbret-i Ailem.
Star TV acımasız olmasın, dizinin kalitesini ve tepkileri göz önünde bulundursun lütfen.
Twitter’da da dizinin kaldırılma haberlerine hayranlarından gelen tepkiler büyük;
Sinem ‏@sinemtulen
o kadar iyi oyuncular barındıran İbreti Ailem gibi bi diziyi yayından kaldıranların,oyunculuktan anladığını sanmıyorum.
Havva Yilmaz ‏@havva_yilmaz_35
@ibretiailem kanal icin hangisi daha önemli parami yoksa sosyal medyada olan hayranlarmi?dokunma star ibreti aileme...
Onur durmuş ‏@durmu_onur
İbreti ailem yayından kaldırılırsa bir daha star tv izlemem
Orkun Ölçekci ‏@OrkunOlcekci
Her guzel ve kaliteli dizi gibi @ibretiailem de yayindan kalkiyormus bizde oo @startv baya kaliteli isler yapiyo dicektik ama yine olmadi!
SiNa SeFa ‏@sinasefa
@ibretiailem Bir de bunu deneyelim; #ibretiailemyayindankaldirilmasinStar tv duyuyor musun?
Deniz❤Berat ‏@Deniz_Merlin
STAR TV AYIRMA BIZI IBRETI AILEMIZDEN @startv @ibretiailem#IbretiAilem

Dizi çekerek boşuna zaman kaybetmişim!


Suat Yalaz'ın yarattığı çizgi roman kahramanı Karaoğlan'dan uyarlanan 'Karaoğlan' filminin çekimlerini yapan Kudret Sabancı şöyle demiş: 15 yıldır bu filmi çekmek istiyordum. Keşke dizilerle boşa vakit kaybetmeyip film çekseydim.
Sabancı’nın böyle bir pişmanlık yaşaması şaşırtıcı zira kendisi dizi çeken yönetmenler arasında en astronomik rakamı alan yönetmendir.
Hem dizi çekip hem sinema yapan yönetmenlerden biri de artık beni şaşırsın, tvde para kazanıyorsunuz ama boş vakit olarak görüyorsanız o zaman bu açıklamalar talihsiz ve tutarsız kalıyor.
Laf anlatmamayı tercih ettiğim ve söyleyenine sadece gülümsediğim sözler
  1. ‘Nuri Bilge Ceylan, ancak fotoğraf ödülü alır.’
  2. ‘Televizyon da zaten aptal kutusu’

Kadına şiddetin en tehlikeli hali budur

http://t24.com.tr/yazi/kadina-siddetin-en-tehlikeli-hali-budur/5488


Artık her gün, güne Twitter’da ne, kim trendingtopic’e girmiş diye bakarak uyanıyorum. Dün de Yüksel Aytuğ’u görünce şaşırdım. Hemmen yazılanlara baktım, meğer Aytuğ yazdığı olimpiyat yazısıyla tt’ye girmiş.
Yazıyı okudum, şok geçirdim, aslında Murat Tolga Şen bütün durumu ‘TV ELEŞTİRMENLERİNİN BAŞINA GÜNEŞ Mİ GEÇTİ?’ yazısıyla harika anlatmış.
Y. Aytuğ ne demiş ve tarihe geçmiş bakalım, hani insan bir anlık gaflet demek istiyor ama ortada ciddi bir şiddet var: Kadına şiddet. Kadına şiddet illaki fiziksel olmaz, illaki dayakla, tecavüzle olmaz. Bu bakış açısı, kadına şiddetin en en sert, en en tehlikeli halidir.
Kadına şiddet tamlaması nasıl içimi acıtıyor, şiddet denen şeyin cinsiyet ayrımı olmaz. Ama maalesef böyle bir ayrım yapmak zorunda bırakılıyoruz.
Aytuğ diyor ki;
‘Ben kadın derneklerinin yerinde olsam, olimpiyat oyunlarını şiddetle protesto ederdim. Olimpiyat halkalarının altına kadınlık simgesi artı işaretlerini koyardım...
Bu duyguya kapılmam için kadınlar arası yüzme yarışlarını izlemem yetti. Havuzdaki hanımların, kadınlıkla bir ilgisi kalmamış gibiydi. Kocaman omuzlar, küçücük kalçalar ve tahta gibi dümdüz göğüsler... Eğer mayolarının farklı biçimi olmasa, hepsini erkek sanacaktım. Hele göğüsler... Kadınlığın, analığın, bereketin simgesi olan göğüsler, hızı engelleyen birer "safra" olarak görülmüş olmalı ki, çocukluktan bu yana adeta budanmış.
Bazı kadın ciritçileri, güllecileri, güreşçileri, haltercileri, boksörleri saymıyorum bile... Onların görüntüleri hepten içler acısı... ‘
Yani ben bu bakış açısına ne diyeyim bilemiyorum, içimi acıtıyor. Sözün bittiği yerlerden biri.
Bir süredir televizyon eleştirisi yapmaya çalışan biri olarak, televizyon eleştirisi bu okuduklarımsa ben yokum demek istiyorum.
KADINA SPORTİF ŞİDDET başlığında ise kadınları ilgilendiren asıl kısım diyor Aytuğ:
‘Size ütopik gelebilir ama bu konuda bir önerim var. Kadın sporcuların kronometre sonuçlarıyla yetinilmesin. Sıralama yapılırken sporcuların fiziksel görünümlerinin "kadına benzerliği oranında" artı ve eksi puanlar eklensin!..Aksi halde kadın zarafetini ve nahifliğini, olimpiyat eliyle yok edeceğiz... ‘
Ütopikten ziyade disütopik bile değil. Olimpiyat gibi yeteneğin konuştuğu bir platformda insanları fiziksel olarak sınıflandırmayı, ayırmayı öneriyor bu sözler.
Aytuğ’un kadın zarafetinden anladığı 90-60-90, dayatılan gibi olma, heykel gibi olma, estetikli olma, zayıf olma, 0 beden olma ise zarif değiliz, olmayalım.
Ayrıca ben de Sina Koloğlu’nun yaz komedilerinin en başarılılarına gülmeme durumuna duyduğum şaşkınlığımı yazmak istiyordum. Murat Tolga Şen’e katılıyorum.
Koloğlu’nun, BEN BU KOMEDiLERDEN ANLAMIYORUM yazısı da beni şaşırtmıştı.
İşler Güçler’i ‘‘Her karesi espri patlayan öğrenci geyikleri’ tadında dizilerinin sonuncusu şeklinde tanımlıyor.
Kim ne derse desin bu işin eğitimini almış, kamera arkasını önünü tv sektörünün her aşmasını, dizilerimizi, programlarımızı bilen biri olarak belirtmeliyimdir ki İşler Güçler her karesinde zeka fışkıran, ince ince oya gibi işlenen bir iş. Bunu bizzat setinde de saatlerce kalarak, yaratıcısı Selçuk Aydemir’i ve bütün ekibi görerek bütün objektifliğimle söylüyorum. İbret-i Ailem de İşler Güçler’den sonra en çok güldüğüm iş. Senaryo Ankaralı kardeşler Murat Kaman - Emrah Kaman’a ait. Ve öyle komiklik olsun diye yapılan değil kafa yorulan replikleri olan bir senaryosu var. Ne diyeyim her iki diziye de katılarak gülüyorum.
İşler Güçler’in setinde Yılmaz Gruda söyleşimde şöyle bir sözü vardı Gruda’nın.
‘İlk senaryoyu okuduğumda bana sordular, ben de dedim ki buradaki güzelliği görmemek (şimdi kör demeyeyim) ‘bir hayli görmemek demektir’ dedim. ‘

NTV'nin ağır kararı


NTV, şehit haberi sunduktan sonra fonda şarkı söyleyen spiker Nur Tuğba Algül hakkında açıklama yayınladı.
“NTV’nin 6 Ağustos 2012 tarihli, saat 02:00 Haber Bülteni’nde görevli bazı çalışanlarımızın yayın kuralları ve işyeri disiplinine aykırı davranışları kamuoyunun tepkisine neden olan, kabul edilemez bir olayla neticelenmiştir.
Doğuş Yayın Grubu olarak bu durumdan büyük üzüntü duyduğumuzu belirtir, özür dileriz.
Kamuoyuna duyurulur. Saygılarımızla.”
Bu açıklamadan sonra o anları izledim ve hemen aklıma şöyle bir soru geldi:
Peki, spikerin sesi neden yayından alınmamış, e haber de DSF değil yani spiker görüntüler üzerine okumuyor haberi, haber bant olarak hazırlanmış neden spikerin sesi neden hâlâ yayında?
Yani sesçi ve reji hatalı bu konuda... Algül’ün yaptığı doğru ya da değil tartışılır ancak bunu yayın esnasında yapmıyor, kanal bunu dikkate almalı özetle.
İşten çıkartılma bence ağır bir karar, umarım olmaz.
Daha önce peki aynı ekranlarda gülme krizine giren spikerler neden hoş görüldü, üstelik de yayın esnasında, üstelik de haber sunarken. Haberin içeriğine, türüne bakmadan, ayırım yapmadan sunum ciddiyetine olması gerekene bakmak doğru olacaktır.
Dipnot: Nur Tuğba Algül’ün ekranlara geçişi daha doğrusu parlaması nasıl oldu peki derseniz. Acun Ilıcalı’nın “Var Mısın Yok Musun” yarışmasına katılmıştı Algül ve sonrasında Skytürk’te sunuculuğa başlamıştı.
 

Fenalık geldi!


-Merve Büyüksaraç- Acun Ilıcalı Survivor tartışmasından ve mahkemelik olan durumun üzerine hala konuşulmasından
-Her Ramazan değişmeyen, sorulmazsa olmaz sorular soran fütursuz soru soruculardan
-Konuğa, röportaj yapılan kişiye 3.tekil şahıs gibi hitap ederek soru sorulmasından – “Eee peki Ali Veli boş zamanlarında ne yapar?”
-Konuğa, röportaj yapılan kişiye bunu olmasaydın ne olurdun sorularından
-Star TV’de Acun gelmese de zaten gidecek diziler üzerinden hamasi başlıklardan
-‘Mahsun Kırmızıgül’ün yeni projesi’ haberlerinden
-Cem Yılmaz’ın kayınpederi vakasının ekranlara da sirayet etmesinden
-Kim milyoner olmak ister’de çerez sorulara cevap veremeyen yarışmacılardan
-Doktorlar dizisi tekrarlarından ve hala reyting almasından...


Transfer sezonu


Mevlüt Tezel, Cem Aydın’la Acun Ilıcalı transferi hakkında konuşmuş.
Ve Aydın’dan tahminlerimi doğrular nitelikte açıklamalar gelmiş. Transferin televizyonculuk adına doğru bir transfer olduğunu düşünüyordum.
Aydın, Acun'a ödenen paranın yüksek olduğuna dair yapılan yorumlara da katılmıyor.
Bu paranın sadece Acun'a değil, 100 kişilik bir ekibe verildiğini, dizilere de bölüm başı aynı paraların ödendiğini söylemiş. Kesinlikle katılıyorum; Örneğin Kurtlar Vadisi’ni transfer eden ATV’ye baktığımızda tabii ki de Star TV’nin Acun transferi daha hesaplı, karlı.
Acun Ilıcalı, kanala 1 değil 2 değil 3 belki 4 proje yapacak ve hepsinin de tutması kuvvetle ihtimal.

Star TV, Acun Ilıcalı transferiyle doğru yaptı


Acun Ilıcalı’nın transferi Star TV için bence doğru bir hamledir. Star TV ciddi bir ivme kazandı, özellikle başarılı ve farklı dizilerle de gündemde, dizi kanalı olarak da yer edinmeye başladı. Ve kanalın şov- eğlence boşluğu Ilıcalı’nın 'O Ses Türkiye', 'Survivor' ve 'Yetenek Sizsiniz' belki Yok Böyle Dans programlarıyla tamamlanmış olacak. Üstelik bu formatlar ise Acun Medya ile her yapıldığında tutan formatlar. Star TV, Acun Medya’ya vereceği paranın dönüşünü zaten kesinlikle alacaktır.
Televizyonculuk açısından gerçekçi, yerinde bir transfer.

Star TV vs Show TV


Show TV’nin Star TV’ye şu sert eleştirisi dikkatimi çekti: ‘Show TV stratejileri arasına bir başka kanalın başarılı olmuş bir programını transfer etmeyi hiç bir zaman almamıştır. Show TV yayıncılık başarısının yeniyi üretmek üzerine kurulu olduğunu düşünmektedir.’
Aslında televizyonculukta olan durumlar, yeni üretim de olur, iyi bir yapımı transfer edebilmek de önemlidir, ancak bu yapımı aynı frekansta götürebilmek zor olabilir. Televizyonculuk risk işi, ama öngörüm ile diyebilirim ki bu durum aslında Star TV’nin 2. doğru hamlesi. Behzat Ç.’yi de sayabiliriz.
Show TV’den Star TV fazla para harcıyor gibi bir yorum geldi ancak bu harcamalar TNT’nin yaptığı gibi saç saç paraları etrafa televizyonculuğu değil.
Star TV, Muhteşem Yüzyıl’ı Show TV’den transfer ederek büyük bir kitle kazandı. Ve kanal sadece star sistemiyle işler yapmıyor, deneyselliğe de fırsat veriyor; İşler Güçler gibi bir harika yapım da bunun ispatı. Çıplak Gerçek gibi önceden tasarlanmış, 16 bölüm ve 45 dk süresi olan bir dizi de…
Muhteşem Yüzyıl izleyicisi Star TV’de diziyi yadırgadı mı, hayır.
Eminim ki Acun izleyicisini de Star TV’ye sürüklemeyi bilecektir. Programları da aynı oranda izlenmeye devam edecektir bence.
Ancak kanal yerleşik olan, yerleşme aşamasında olan dizilerin saati ve günüyle oynarsa hata yapmış olur, değiştirmemeli.

İffet’in bitme nedeni değil


İffet dizisinin bitecek duyumlarının, Acun Ilıcalı’nın Star TV’ye transferiyle uzaktan yakından alakası yok, cevabı önceden yazmıştım, polemik çıkartmayalım lütfen:

İffet, yakında kesin gider


*Nereden biliyorum çünkü;
Hiçbir dizi başlamadan önce ve başladıktan sonra bu kadar tepki almadı.
Oyuncular arası kriz yaşanıyor her geçen gün, en son Mahir Günşiray ayrıldı.
İzleyici, artık her diziden ayrılan oyuncunun dizide öldürülmesinden bıktı.
Senaryonun merak öğesi kalmadı.
Dizinin başrol oyuncuları ile ilgili sette seviştiler haberleri çıktı.
Star TV ve yapımcısı Faruk Turgut da bütün bunlardan çok rahatsız diye düşünüyorum.*

Acun’un gelmesi ile Behzat Ç. ne olur?


Ahmet Hakan sormuş:Star Televizyonu çuval dolusu parayı Acun’a bayılınca Behzat Ç.’ye “hadi sen git işine de herkes kendi işine” der mi acaba?
Cevabım: Bu durumda Behzat Ç.’ye hiçbir şey olmaz.

Evlerden Biri, dizilerden biri değil


Evet, yine bir Orhan Kemal eseri uyarlaması karşımızda ancak yine başarılı bir prodüksiyon tıpkı Kanal D Kötü Yol gibi. Ceyda Ateş artık esas kızı oynamalı, annesi Leman karakterinde Mehtap Bayrifemme- fatale’in hası niteliğinde. Özgür Çevik’in gerçekten de oyunculuğu şarkıcılığından daha iyi. Bu Orhan Kemal eserinde ise Erdal karakteri Amerika hayali kuruyor, Kötü Yol’da ise İstanbul hayalinde. Karakterler yine bir sınıf atlama telaşında, yırtma telaşında… Bu tema izleyiciyi her zaman cezbetmiştir. Malum katharsis… Zaten ilişkiler, enrikalar, aşk üçgeni değil neredeyse beşgeni yolda…
Erdal’ın şu repliği sınıf atlama telaşını açık ediyor:  ‘İstanbul’un tadını zenginler çıkarıyor, biz de bir gün yolunu bulacağız, yırtacağız’. Leman ise Erdal’ın henüz evlenmemiş ablasına şöyle diyor: ‘Zengin bir koca bulamadıktan sonra niye evleneceksin ki!’
Hırslarıyla ekranın en tehlikeli ikilisi olmaya adaylar: Leman ve Erdal, dikkat!