4 Nisan 2012 Çarşamba

Ötekileştir-me

Dün akşam Habertürk’te Ece Üner’in programında Twitter etkisi- sosyal medya konuşuldu. Haliyle konuklar arasında Twitter fenomenlerinden kutup_zencisi adlı Oğuz Asma ve cerilevis adıyla Twitter’da yer alan Ömür Özdemir bulunuyordu. Uzun zamandır ekranda böyle aklı selim insanları görünce mutlu oldum. Hele ki Oğuz Asma’nın o zeka fışkıran, müdanası olmayan konuşma tarzı hayran bırakan türdendi. Anladım ki ekranlarda artık Twitter fenomenlerine fazlaca yer vermeli.
Programa Ceyhun Yılmaz ve Okan Bayülgen de konuktu.
Twitterda aktif olan Melih Gökçek ve Şamil Tayyar da telefonla programa bağlandı.
Okan Bayülgen’in artık seyirci yok takipçi var tespitinin altını çizmek gerekir.
Çünkü öyle bir dönüşüme girdik ki Twitter gibi bir mecrayı reddeden televizyonda da varlık gösteremezdir, kendi sonunu hazırlamış olur-dur bunun okuması.
Dolayısıyla bu bağlamda şarkıcı, oyuncu, talk-showcu, sunucu, siyasetçi ve bütün kurum ve de kuruluşlar Twitter, Facebook gibi sosyal ortamları yok saydıkları sürece yok olmaya mahkum olmaya adaylar…
Artık o eski aptal kutusu denilen tvyi sorgulamadan izleyen izleyici yok…
 "Takipçi beğenmezse seni anında unfollow eder, edilgen TV seyircisi artık çok daha aktif ve bilinçli, kendi tercihlerini yapan bir takipçiye dönüştü" dedi Bayülgen.
Zaten artık tvler ve twitter gibi ortamların bu denli senkronize olmasının nedeni de bu.
Bu süreci kabullenip, uyum sağlayıp başarılı yürütenler ayakta kalacaktır.
Programın en can alıcı noktalarından biri de Oğuz Asma’nın Melih Gökçek’e sorduğu harika soruydu. Asma; *neden tartışmalarda nitelik değil de nicelik önemli?* şeklinde bir soru sordu, en son Tandoğan Meydanı’nda yer alan kalabalık sayısıyla ilgili…beklediği cevabı alamadı.
Anlaşıldı mı orası da meçhul, Gökçek soruyu farklı ele aldı!..
Oğuz Asma; ‘Twitter nicelikli toplulukların değil nitelikli toplulukların baz alındığı bir yer; birinin 500-600 bin takipçisi olsa da dikkate alınmıyor yani; sene 2012 hala neden niteliklere değil de niceliklere inanıyoruz. Diyelim ki orada 2 kişi vardı ,söyledikleri doğru mu diye bakmamız gerekirken, ne dediklerine bakılması gerekirken nicelikteyiz…’
Bayülgen ise Gökçek’i önce övdü, sorusunun zeminini hazırladı sonra da şaşkınlık yaratan soruyu sordu: Yalnız benim bir derdim var hem İstanbul hem Ankara için; Londra’da Paris’te yani dünyada en çok göç alan İstanbul gibi, dokusu da İstanbul gibi olan yani tarihini muhafaza edebilmiş iki önemli şehir; en çok yakındıkları çevre düzeni, peyzaj mimarisi ve trafik meselesi konusunda geçmişteki iki başkanla dertlerini çözdüler, bu iki başkan da gay idi. Bizim ne zaman gay belediye başkanımız olacak?
Gökçek: "Şimdi her toplumun kendisine göre ahlaki değerleri vardır özellikle bizim Türk toplumu olarak Avrupa’da gay kültürüyle bir arada bulunmamız mümkün değil ve bunu da tasvip etmek mümkün değil. Bizim yetişme tarzımız, ahlak tarzımız, anlayış tarzımız biraz değişik, inşallah bizim Türkiye’de de gay olmayacak ve olmamalı."
Şimdi Gökçek’in bu sözleri ötekileştiren, ayrımcı bir bakış açısı değil mi sorarım…
Ne zaman insana salt insan olarak bakacağız?
Bu konu karşısında aklıma hemen Sean Penn’in başrolde olduğu eşcinsel politikacı Harvey Milk’in hayatını, mücadelesini anlattığı Milk filmi geldi, Gökçek izlemeli…

TV’de ilk hashtag ne zaman başladı?


Medya Takip Merkezi (MTM), 19-25 Mart 2012 tarihleri arasını kapsayan diziler ve twitter hashtagi araştırması yapınca sanki bu trend, yeni daha dün başlamış gibi haberler okuduk.
 
TV’de hashtag döneminin 10 Şubat 2012 tarihinde 1 Erkek 1 Kadın dizisiyle başladığı ise kesinlikle doğru değil…
 
20 Aralık 2011 tarihli Diziler ve sosyal ortam Twitter* senkronize oldu yazımdan aktarayım: 
 
‘Dizinin geçen gün yayınlanan bir bölümü esnasında diğer dizilere de ilham olacak türden farklı bir uygulama gerçekleştirdiğini gördüm twitterda. #babamicin hashtagi ile dizi yayınında Fox TV’de senkronize altyazı uygulaması yapıldı.
 
Dizi, kendi twitter sayfasından takipçilerine şöyle tweetlerle bu uygulamayı duyurdu;
 
Bu akşam #babamicin 'i izleyin, soracağımız soruyu takip edin Twitter'dan yanıtlarınızı gönderin.
 
Babanızın yerinde olmak ister miydiniz? Yanıtlarınızı #babamicin etiketi ile bekliyoruz.
 
Unutmayın, #babamicin etiketli tweetleriniz altyazı ile FOX'ta gözükecek! :)
 
Ve sonuç olarak bu yeni uygulamayla artık *Diziler ve sosyal ortam Twitter* senkronize oldu.’
 
TV’de hashtag dönemimiz 18 Aralık 2011’de Fox’ta Babam İçin dizisiyle başladı. Hatta dizi sadece hashtag vermedi, verdiği hashtagle yazılanları dizi yayını esnasında ekranda verdi. Yani hashtag sadece twitterda kalmadı.
 
Her hashtag de tt’ye girmiyor. Vurucu olmalı… 
 
Şu aralar hashtagleri ile en başarılı diziler önce Suskunlar sonra Uçurum diyebilirim.
 

RTÜK ne karar vermiş?

 
Ben diyorum RTÜK’ün kafası karışık diye…
 
Neyse ki sevindirici haber geldi. 2 hafta diye konuşulan Muhabbet Kralı cezası 12 ve 19 Nisan’da program yayın saatinde belgesel yayınlama oldu.
 
Belgesel yayınlamanın bir ceza olması ironisine mi yanalım yıllardır, yoksa RTÜK’ün sonsuz tartışılır kararlarına mı?
 
Dipnot: Okan Bayülgen, seneye on8 Tv projesini hayata geçirecek ayrıca dizi sektörü ile ilgili de köklü değişiklikler yapma girişiminde olduğunu yazdım daha önceden…
 
Yani müsterih olunuz; Bayülgen, seneye belki haftada 5 gün olmaz daha az olur çünkü enerjisini yoğunlaştıracağı başka projeler var hem tv hem internet ile ilgili ama ekranda hep olacaktır.
 
Alkışlar; Beyaz’a; Dün programında stüdyoda bütün izleyicilere duvak giydirerek Barış Gelini Pippa Bacca’yı ölüm yıldönümünde andığı için.

Bir ne idüğü belirsizlik


1 Erkek 1 Kadın, Türkmax’ta yayınlandığı için bir sorun yaşamıyordu ama Star TV’ye transfer olacak haberlerinden sonra eminim kanal yönetiminin, yapımcının aklında acaba RTÜK ne der sorusu gelmiştir? Ben merakla bekliyordum…
 
RTÜK’ün çelişkileri üzerine o kadar yazı yazdım ki… Ancak en son RTÜK’ten hiç beklemediğim çok şaşırtıcı, bence umut verici bir karar çıktı; 1 Erkek 1 Kadın ile ilgili…
 
Diziyi şu bağlamda ele almışlar; ‘’Evlilik dışı ilişkinin konu edildiği dizinin esprili üslubu nedeniyle, evlenmeden çocuk sahibi olmanın ve bunun için çabalamanın normal bir şey olduğu izlenimi doğmakta ve evlilikle kurulan aile kurumu hafife alınmaktadır. İki kişi arasında kalması gereken ve mahrem sayılan konuların, TV ekranlarında ele alınması toplumda sistematik olarak duyarsızlaşmaya ve ahlaki yozlaşmaya neden olabilecektir. Bu tür içeriğin çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel, ahlakî gelişimine zarar verebileceği düşünülmektedir.”
‘Dizideki kadın ve erkek ilişkilerini irdeleyen sahne ve diyalogların, komedi unsuru içinde ele alındığı, toplumsal değerlere aykırı hususları normalleştirme kastıyla hareket edilmediği, dizinin aile kurumunu zedeleyecek nitelikte olmadığı ve yasa hükümlerini ihlal etmediği’ sonucuna varıp, oy birliğiyle cezaya gerek görmemiş üyeler…
 
Düşünmeden edemiyorum, son dönemde bir RTÜK ceza fırtınası yaşandı malum… Hatta en son yayından kaldırılan MUCK’ta gençlerin -tahrik edici- dansına 400 bin TL kesilmişti.
Şimdi bu durumda bu dizi de bir müzikal idi, haliyle dans figürleri v.b. olacak…
1 Erkek 1 Kadın’ı komedi diye değerlendiren RTÜK neden MUCK’a müzikal diye bakmadı? Ya da bakamadı mı?
 
Ya da ya da…diye soru o kadar çok ki RTÜK konusunda…
Tam bir ne idüğü belirsizlik….
 
Beyaz, 1 Erkek 1 Kadın’da
 
1 Erkek 1 Kadın demişken yeni tanıtımlarında Beyaz’ın konuk oyuncu olduğu tanıtımları izledim. Çok eğlenceli bir bölüm geliyor, kaçırmayın derim…
 
 

Ekran, çok bilen sevmez

 
 
Barbaros Şansal, ne zaman ekrana çıksa büyük dikkatle izliyorum. 
Adeta bilgi fışkırıyor, farklı bir duruşu var…sonsuz duyarlı…
Malumunuz Bugün Ne Giysem yarışmasında kısa süreli jüri üyeliği yapmıştı.
Ve ne olduğunu anlamadan o da Nur Yerlitaş gibi yarışmadan ayrıldı. 
Bugün Ne Giysem’in hayatındaki en büyük hatalardan biri olduğunu söylemişti.
Dün ise Okan Bayülgen’in Kral Çıplak’ında: ‘Gerçekten kovuldum, eşyanı topla ve git dediler ama benim bu ülkede eşyam yok toprağım var eşyası olanlar düşünsün’ dedi.
Nur Yerlitaş ile programa yeterli görülmedik ve kovulduk diyerek durumu ti’ye aldı.
 
Bence Barbaros Şansal ekranda bolca olması gereken bir isim, ancak işte televizyon çok zeki insan sevmez. Ekranda çok zeki, çok donanımlı konuk, jüri, tv kişisi pek kabul görmez... 
Umarım Şansal’ı daha çok görürüz… 
 
Akasya Durağı cumartesileri
 
Efendim şimdi Nilgün Belgün twitterdan duyurdu diye dün yazdım; Akasya Durağı Kanal D’de Cuma günleri artık... Dün ise Belgün yanlış anladığını dizinin cumartesileri olacağını duyurdu, Yalan Dünya ne olacak karmaşıklığı kalkmış oldu. 

Siz, ne zaman?


Hitler’li reklam filmi durduruldu, sonunda…
 
Hitler’in reklamda kullanılması akıllara seza durumunu bir kenara bırakıp; reklamın dilini inceleyecek olursak; Irkçı, faşist Hitler değil de bir başkası da söylese reklamda yer alan o replik; şu an egemen olan acıklı ahvali gözler önüne seriyor;
 
"Kadın elbisesi giymiyorsan kadın şampuanı da kullanma, artık %100 erkek şampuanı Biomen var’’
 
Burada açık ve net bir şekilde pozitif ayrımcılık var. Kadını nasıl aşağılayan bir bakış açısının, zihniyetin ürünü olduğunu anlatmaya bile gerek yok.
 
Biomen firması zaten bir süredir Hitler’siz ‘Erkeksen Biomen kullanırsın’ repliğini kullanıyordu hani ama üstü biraz örtülüydü. 
 
Bu replik zaten beni rahatsız etmekteydi her duyduğumda…
 
Dünya medyasında, Türkiye’de Hitler reklamı şeklinde epeyce haber olmakta. 
 
Anti-Defamation League’in direktörü Abraham H. Foxman ‘’iğrenç ve acınası bir pazarlama taktiği’’ olduğunu söyledi. İngiliz Mirror, ‘’Hair Hitler fırtınası’’ başlığıyla verdiği haberde, reklamın, ‘derinden rencide edici’ bulunduğuna dikkat çekiyor. 
 
Huffington Post ise, ‘’Hitlerli şampuan reklamı muhtemelen tonlarca insanı rencide edecek’’ şeklinde başlık atıyor.
 
Yani özetle uluslar arası bir kriz çıkaracak boyutta bir durum mevcut.
 
Reklamın iyisi kötüsü olmaz; 
 
strateji eğer birilerini rahatsız etmiyorsa strateji değildir deniyor ya…..
 
Ne zaman birine ‘vicdan’ı, unutulan değerleri hatırlatmak istesem aklıma Ece Temelkuran’ın o sözleri geliyor!
 
Siz, ne zaman böyle bir insan haline geldiniz? diye başlıyordu...
 

Kim Milyoner Olmak İster hep böyleydi

 
Son günlerde yarışmanın yarışmacılarını bolca konuşuyoruz. 
 
Açıkçası akıllara durgunluk veren yarışmacılar olduğu kesin. Ben izlerken sinir harbine giriyorum. (aynı durumu Kelime Oyunu’nu izlerken de yaşıyor ve İhsan Varol’un sabrına hayran oluyorum)
 
Hadi siyaset okuyan arkadaşın üstüne gitmeyelim ama insan diyor ki hiç mi yaşanmışlığınız yok hep kitaplarda mısınız arkadaşlar?
 
Artık ‘iğne ipliğe dönmek’in karşılığı bulunamıyor; sol anahtarını tamirci kullanıyor… Hercai menekşe ise hayallerde…Bunlar hayatın içinde…içinde…siz neresindesiniz?
 
Ancak Kim Milyoner Olmak İster her zaman bir reality-show’du ve böyle durumlar yarışmanın en eski yayınından beri sürüp devam etmekte.
 
Örneğin ben darphanenin ne olduğunu bilmeyen iktisat mezunu hatırlıyorum eskilerden…örnekler daha da çoğalabilir…
 
Son günlerde daha çok konuşulmasının nedeni ise Twitter etkisi ve daha bir sosyalleşmemiz…
 
Yaşanmışlık gerek sokaklara çıkın arkadaşlar, bolca sohbet edin; bolca yeni insanlarla tanışın demekten başka bir şey gelmiyor elimden...
 

Akasya Durağı, Kanal D’de

 
Kanal D’nin Star TV’ye destek amaçlı transfer ettiği dizisi Akasya Durağı, kanal el değiştirince yeni vizyona uymadığı gerekçesiyle kaldırılmıştı.
 
Dizinin Fox ekranında başlamasını beklerken, Twitterda Nilgün Belgün’den bir sürprizle Kanal D’ye yuvasına döndüğünü öğrendik.
 
Dizi Cuma akşamları 20.00’da, peki o saatin dizisi Yalan Dünya ne olacak, yoksa günü mü değişiyor?

Uzayla imtihanımızın sonucu kekremsilik…


Ekranlarda farklı türde işler olmasına, deneyselliğe her zaman olumlu bakıyorum. 
 
Örneğin gelecek yıl da vampir dizilerimiz olacak.
 
Bu düşüncelerle ilk uzay dizimiz fikrine de sıcak bakıyordum.
 
Ve de dün Show TV’de ilk uzay dizimiz Türk’ün Uzayla İmtihanı başladı.
 
Dizi ilk olarak Ha Babam Uzay ismiyle çıktı ancak Hababam tabirinin kullanılmasına Ferdi Eğilmez tepki gösterdi.
 
Yapımcılığını Süreç Film’in üstlendiği dizinin kadrosunda ise; Ufuk Özkan, Sinan Çalışkanoğlu, Peker Açıkalın, Özge Ulusoy, Veysek Diker, Bülent Çolak gibi isimler var. 
 
Geniş Aile’deki Cevahir- Ulvi; Ufuk Özkan ve Bülent Çolak birlikteliği bu kez olmamış. 
 
Peker Açıkalın’ın canlandırdığı karakterini izlerken gülmek yerine sinir olmaya başlanıyor. Daha minibüsünde yazan duvar yazısının avamlığı karşısında tüylerim kalkıyor.
 
Dizide jon jon kadın karakterler var, hem de hiç güldürmeyeninden hatta hemen zap yaptıracak türden; dizilerimizde Avrupa Yakası’ndaki Selin’den sonra pek başvurulan bir yöntem.
 
Dizinin yaratıcısı Tayfun Güneyer, en son Memoli’nin yeni sürümünü çekerek hata yapmıştı ve nitekim başarısız olarak kısa sürede yayından kalktı dizi. 
 
Açıkça diyebilirim ki, Türk’ün Uzayla İmtihanı bir Sihirli Annem görsel efekt düzeyinde kalmış…
 
Show TV, hazır tam Suskunlar gibi enfes bir yapımı önümüze sermişken, dramda sınıfı geçip komedide kalıyor.
 
Açıkçası birçok anlamda bu deneysellik beklentimin altında kaldı. 
 
Cem Yılmaz’ın Gora’sının yanından bile geçemediğini gördüm. Rahmetli Sadri Alışık’ın Turist Ömer Uzayda filmi geldi aklıma, ki 1973’te çekilen bir film hala izlediğimde gülerim. Buradan da görsel efekt yeterli olmasa bile oyunculuk ve senaryonun yani doğru komedinin gücü ortaya çıkıyor.
 
Komedi yapmak her zaman kat kat daha zordur dramdan. Asıl maharet güldürebilmektir.
 
Benim bildiğim absürt komedi de kesinlikle bu değil…
 
Bu tür için ben yeni bir öneri getirmek isterim: kekremsi
 
Yani ne güldürüyor ne süründürüyor… ne oluyor ne olduruyor!
 

Yalan Dünya Artist oluyor!

 
Yalan Dünya’nın yeni bölüm tanıtımında gördüm ki Gülse Birsel, birçok Oscar kazanan harika film The Artist’ten sahne canlandırmalarıyla karşımızda olacak.
 
Gülse Birsel ve Hakan Meriçliler’i The Artist’teki Berenico Beco ve Jean Dujardin minvalinde göreceğiz.
 
Birsel, yine müthiş gözlem gücünü kalemine yansıtmış.

Hangi yapımcının hayatı belgesel oldu?



Ünlü yapımcı ve yönetmen Osman Sınav’ın hayatı belgesel oldu. 
Belgeseli çeken ise benim bir arkadaşım Melis Sile, yüksek lisans tez projesi olarak çekti.
Belgeselin çekimleri 3 ay sürdü. Belgeselde Osman Sınav’ın hayatına, çocukluk ve gençlik döneminin nasıl geçtiğine, kariyer yolculuğuna tanıklık ediyoruz. 
Kendi röportajı ve şimdiye kadar çalıştığı oyuncularıyla da röportajları yer alıyor.
Burdur’un bir köyünde doğan Sınav, hem tekstil tasarım sonra resim sonra da sinema-tv eğitimi almış ve Sami Şekeroğlu da üniversitede hocalarından biriymiş. Yani ona sinemayı öğreten…
Gençliğinde ise hiçbir yapım şirketi- yönetmen asistan olarak kabul etmemiş, hiç asistanlık yapmadan kendi yapımlarıyla yönetmen- yapımcı olmuş….
Kabul etmeli ki Osman Sınav’ın kariyerine baktığımızda televizyon dünyamız için çok önemli, milat sayılabilecek projelere imza attığını görüyoruz. 
Neler mi?; Süper Baba, Hayat Bağları, Sıcak Saatler, Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Ekmek Teknesi gibi… 
Hani sinema için dersek aynı şeyi düşünemiyorum henüz.

Gel dese aşk nerede kaldı? 

Saner Ayar, TNT’nin yeni yayın döneminde Osman Sınav’ın kanala Gel dese aşk adlı diziyi yapacağını açıklamıştı. Yani TNT için yapılacak diziler arasındaydı.
TNT kimliğini arayan, kafası karışık bir kanal yazımda da bu konuya değinmiştim. Bu dizinin açıklanıp yayınlamaması kafa karışıklığının göstergesiydi. Sonra ise Osman Sınav’ın “Gel Dese Aşk” adlı dizi projesi Show TV’de yayınlanacak diye haberler çıktı. Hatta Sınav’ın cast çalışmalarını sürdüğü ve başrol oyuncusu olarak da Selin Şekerci’yi seçtiği belirtiliyordu. Ancak Show TV’de Suskunlar başladı, ki yılın dizisi bence. Türk’ün uzayla imtihanı ve Ustura Kemal de yeni diziler arasında, Gel dese aşk henüz kayıplarda…
Dizinin TNT değil de Show TV’ye geçişini şöyle yorumlamıştım; yeni dizisini TNT’de yayınlatmak onun için risk olacaktı ve Show TV’nin en doğru kanal olduğuna karar verdi. Zira bir dizinin tutması için de doğru hedef kitleye doğru dizi doğru kanal eşleşmesidir.
Projeleri iptal olan diğer yapımcılar da bu şekilde düşünmüş olabilir. Ayrıca yapımcılar ve kanal arasında maddi anlaşmazlıklar da olmuş olabilir.

Kim Milyoner Olmak İster’de önemli sorun

Ali Eyüboğlu yazdı aynı sorunu ben de Koray Keleş’ten gelen maili paylaşayım;
Sayın Öztürk;
" Yarışmaya müracat ettim ve bir hafta sonra mülakata davet edildim, mülakatta bize 40 soru sordular ve ben 37 doğru cevap vererek rekor kırdım.(bana en yakın cevap veren 30 doğru cevap verebildi).akabinde sözlü mülakata geçtik ve bana tebrikler yarışmacı oldunuz dediler.
Bir hafta sonra tekrar aradılar ve stüdyoya çekimler için davet ettiler, sabah 8 de stüdyoda hazır bulundum, öğlen ve öğlenden sonra olmak üzere iki bölüm çekildi akşam saat 18 oldu ve beni yarıştırmadılar.neden böyle olduğunu sorduğumda, belki başka zaman yarışabilirsiniz diyerek, kaile bile almadan beni geri gönderdiler. Tabii ki bu bana yaşatılanlar moralimi bozdu çünkü rekor kırarak birinci olan yarıştırılmamış, keyfi idare ile hak etmeyenler yarışmıştı.
Bir hafta sonra beni tekrar aradılar, ben yine sabah 8 de stüdyoda hazır bulundum, yine öğlen ve öğlenden sonra olmak üzere iki bölüm çekildi ve beni yine yarıştırmadılar.
Artık sinirlerim iyice gerilmişti, üç gün sabah 8 den akşam 6 ya kadar stüdyoda bekletilip yarıştırılmamak sinirlerimi alt üst etti.’’
Yarışmanın yapımcısı Meltem Kayalı, Ali Eyüboğlu’na açıklamış kriterleri;
‘Sınavda çok iyi sonuç almış kişiler için bir kontenjan ayırıyoruz, ama tek kriterimiz bu değil. ‘Elektriği nasıl?’, ‘Samimi mi?’ gibi çeşitli TV kriterlerimiz de var.
90 bölümde 400 civarında yarışmacı yer almış bu programda. Bunlardan sadece beşi profesör, 10’u doktor. Ama ne yazık ki profesörlerin programdan erken ayrılmaları çok ilgi çektiği için sadece onlar akılda kalıyor.’
Şunu belirtmek gerekir ki Kim Milyoner olmak ister bir bilgi yarışmasından ziyade, bir reality show. Yani insanın kişiliğine, hayatına odaklanıyor aslında daha çok, dramatik ya da mizahi unsurlar önem arz ediyor… Bu nedenle, yapımcıya elektrik, samimiyet gibi kriterler aramasında hak veriyorum ancak ortadaki mağduriyete de kesinlikle bir çözüm bulunmalı.

Ekranda yaratıcılık böyle olur

Geçenlerde ekranlarımızda bir ilk yaşandı. CNNTürk'ün Gaziantep'te düzenlediği 'Anadolu'da Yarın' yayınında ilk defa canlı yayında flas-mob ile tanıştık.
Ve de bu kadar güzel ve yaratıcı olabilirdi.
Flash-mob, planlı bir şekilde aniden bir toplulukta ortaya çıkan kalabalık bir grubun aynı anda aynı hareketi sergilemesi.
Bu fikir ise CNNTürk Genel Müdürü Barış Tünay’a ait. Barış Tünay ile CNNTürk’teki olumlu değişim ve dönüşüm son hızıyla devam ediyor.
Barış Tünay’ın Twitter hesabından;
*Türk televizyonlarında canlı yayınlanan ilk flashmob için Gaziantep Üniversitesi'ne teşekkürler. Kaçıranlar izleyebilir. http://www.youtube.com/watch?v=KacmG1G3UM0
*2 hafta önce fikri ilk olarak paylaştığımda hemen benimsediler. Sadece bir haftalık prova ile gayet güzel uyguladılar... Tekrar teşekkürler…


Yine bir Disco Kralı aldı bu gönlümü


Her hafta birbirinden başarılı konseptlerle karşımıza çıkan Disco Kralı’nın bu haftaki konsepti Türk Sanat Müziği idi.
Konuklar ise Kamuran Akkor, Zekai Tunca, Yılmaz Morgül, Alp Arslan, Ayşen Birgör ve Aslıhan Hünel…
Ayşen Birgör’ü tanımayanlar çoğunlukta diye düşünerek anlatayım. Birgör’ü Popstar Alaturka yarışmasından hatırlıyorum ve sonrasında TRT’ye giriyor, zaten konservatuvar mezunu ancak işte eğitimli olmakla olmuyor bir de sanat müziği olunca çok daha zor başarmak; yarışmalar da kanallarımızın bir gerçeği… En azından bir yeteneğin tvdeki bir yarışma ile mücadelesini kazandığını gördük.
Türk Sanat Müziği’ni o kadar severim ki benim için harika bir gece oldu. Yani şöyle diyeyim bir kanalım olsa 7/24 bu konseptte yayın yaparım… Boş zamanlarımda oturur sanat müziği araştırmaları yaparım, bilmediğim kelimelerin anlamını ararım… Bir tutkumdur…
Örneğin TRT 4 izlemeye bayılırdım. Hele ki Bir Tatlı Huzur diye bir program vardı hiç kaçırmazdım. Uğur Çınar sunar, değerli serhanende Nurettin Çelik ve o haftanın konukları ile de her hafta muazzam fasıl yapılırdı.
Hani dün gece de gözüm Nurettin Çelik’i aramadı değil… El üstünde tutulması gereken bir sanatçıdır.
Münir Nurettin Selçuk en çok dinlediğim ve sevdiğim isimdir, keşke dedim bir Timur Selçuk da olsaydı… Sanki ben birazcık değiştirip daha farklı bir konuk listesi yapardım…
Ancak tabii ki de Türk Sanat Müziği’ne saygı duruşu niteliğindeydi… Okan Bayülgen ve ekibi yine farklarını gösterdiler.
Tabii yine her konseptte olduğu gibi twitter #diskodaTurkSanatMuzigi hashtagi ve konukları ile de bolca konuşuldu.


Cemal Hünal neden sinirli?


Cemal Hünal bir röportajında şöyle demiş; MUHTEŞEM YÜZYIL'I AKSİYONLARIMIZLA DÖVERİZ! İki işin de farklı lisanları var. Farklı dönemler, anlatımlar, kadrolar... Ben Muhteşem Yüzyıl’da dublör olarak çalıştım. Mohaç Savaşı’nı yaptık. Aksiyonda onları fena döveriz. Onlarda daha fazla kadın dırdırı var. Dırdır da onlarda kalsın. Hangisi daha iyi, yayınlanınca hep beraber göreceğiz.
Diziyle ilgili ertesi gün yazdığım gibi Cemal Hünal’ın tam bir müsamere kıvamında dövüş sahnesi vardı.
Hayatta en sevmediğim şey kendi yaptığın bir şeyin iyiliğini güzelliğini övmek için rakibi kötülemek.
Yapmayınız, etmeyiniz, sinirlenmeyiniz.