11 Ekim 2011 Salı

Altın portakal ve siyaset



Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğinde düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, “Açılış ve Onur Ödülleri Töreni’’, NTV ekranında yayınlandı.

Açılış Töreni içerik itibariyle çok renkli ve akıcı geçti. Reji olarak ise daha bir Oscar töreni kıvamına gelebilmemiz için epey zaman var, daha ödül alanla ödül verenin birlikte kulisten dönmesi gerektiği nezaketini öğrenemedik. Ödülünü alan kaçıyor yerine, ödül veren ise mahçup bir şekilde ne yapacağını şaşırıyor.
En önemlisi bir Oscar töreninde ya da yurtdışında yapılan herhangi birfestivalde hiçbir zaman siyasetçi konuşması görmedim, ön koltuklarda oturduklarını da…törene geliyorlarsa bile biz görmüyoruz ve kendi şovlarını yapmıyorlar.

Sanatın ödüllendirildiği törenlerde de salt sanatçıların olması taraftarıyım.
Bu yıl dikkatimi çeken konulardan biri de hem Tarık Akan hem de Müjdat Gezen’in yönetmenliklerini yaptıkları filmleriyle uzun metraj belgesel yarışmasına başvurmalarıydı, sonucu merakla bekledim ama her iki sanatçı da ön elemeyi geçemedi.
Peki neydi her iki belgeselin de konusu; bir dönem ülke gündemimizde çokça yer alan ve sonunda yıkılmasına karar verilen ‘’İnsanlık Anıtı’’.
Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yapımının durdurulmasına karar verilmesinin ardından Tarık Akan’ın yönetmenliğini yaptığı İnsanlık Anıtını ve heykeltraşı Mehmet Aksoy’u anlatan ‘Işık Yontucusu’ adlı belgeseli Tarık Akan, Nazım Hikmet anısına yaptığını belirtmişti ve belgeselde Tarık Akan, Rutkay Aziz ve Yıldız Kenter seslendirme yapmışlardı.
Müjdat Gezen ise Kars’taki heykelin yıkılışını belgesel yapmak için filme aldığını söylemişti. Altın Portakal Film Festivali’ne, heykelin belgeseli ile katılacağını söyleyen Gezen, "Belgesel, heykelin başı koparken bitiyor. Belgeselin adı ’İlk ve Son’. Bu benim ilk ve son belgeselim olacak. Belgeselde, Rutkay Aziz’in sesinden ’O, tarihe heykel yıkan adam olarak geçecek, eğer geçebilirse’ ifadeleri yer alıyor" diye konuşmuştu bir röportajında.

Anlaşılan muhalif ve politik filmler belgesel dalında finale kalamadı….
Sanatta Sosyal Sorumluluk Ödülü"ne layık görülen Rutkay Aziz ise açılış töreninde, sarf ettiği müthiş sözlerle ayakta alkışlandı; ‘Dünyanın hiçbir ülkesinde kadın, çocuk bu kadar tacize, cinayete maruz kalmıyor. Dünyanın gerçeği, savaş çığlıkları, açlık, işgal, sömürü... Sinema, Şarlo'nun dediği gibi bir barış sanatıdır ve kendi içindeki barış niteliğini koruyarak dünyaya katkı sağlayacaktır.’
Festivalin temasını özetleyen sözler de vardı içerikte. Malum bu yılın teması kadın ve bütünü jüri üyeleri kadın.
Festival temasının kadın olması güzel, ancak jüri üyelerinin tamamen kadın olması çok yanlış. Yani kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekme çözümü bu değil. Sanatın ödüllendirildiği bir festivalde jüride çeşitlilik olmalı bence, bu bir futbol maçına sadece kadınların alınması durumuyla aynı değil. Sadece kadınların jüri olması kadınlarla ilgili sorunlara çözüm olmaz…

Kadına şiddet bitmiyor ama bunun propagandası da…

Burada bir konuya da mutlaka değinmek istiyorum; birkaç gün önce bir gazete sürmanşetinde açıkça gördüğümüz vahşet ile kadına şiddete dikkat çekmiş olunmuyori propagandası yapılmış olunuyor. Gittikçe durum vahimleşiyor; gazeteler manşetlerinde, televizyonlar dizilerinde şiddeti vahşeti tecavüzü ahlaksızlığı legalize ediyor, gösteriye dönüştürüyor...olağanlaştırılıyor. Bunun izahı budur, sinemaya seçerek gidilir ancak gazete ve televizyona maruz kalınır ve bu çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Gazeteciliğin, televizyon haberciliğinin kuralları bellidir ve evrenseldir. Keyfi hareket edemezsiniz, aynı fotoğraf karesini ya da o şiddetin görüntüsünü açıkça televizyonda yayınlayan bir kanal neden olmadı peki…

Yayınlansa RTÜK, yayınlayan kanala ciddi müeyyideler uygular. Bu nedenle de bu suç da cezasız kalmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder