3 Ekim 2011 Pazartesi

Özgür iradeler ve duyuşlar nerede?



Bir süredir televizyonda bir çocuk giysi markasının rahatsız edici bir reklamı yayınlanmakta. Markanın ismine kesinlikle yer vermek istemiyorum.
Reklamların sloganı ‘’Çocuk İstismarına Son’’.
Çocuk İstismarına Son diye başlayan reklam “El kadar elbiseye 55 lira, bacak kadar pantolona 45 lira” bizde şu kadar bu kadar diye devam ediyor…Yani bütün amaç biz ucuz mal satıyoruz demek güya ama durum çok rahatsız edici boyutta. Ve ciddi bir hatalı konumlandırma bulunuyor reklamda.
Görüyoruz ki marka ucuz olduğunu vurgulamak için çocuk istismarı tamlaması üzerinden çocuk istismarı yapıyor açık ve net bir şekilde.
Markanın açıklaması ise şöyle; Reklam kampanyasıyla, anne-babanın çocuklarına olan sevgisini istismar ederek çocuk ürünlerini fahiş fiyatlara satan markalara karşı duruşunu sergileyen ….., dünyanın 68 ülkesinde çocuk modasına yön vermeye ve uygun fiyat politikasıyla devam etmeye kararlı bir markadır.
Bir ürünün reklamı kim için yapılır satın alma kararı (buying decision) nı verecek olan kitle düşünülerek yapılır. Bu kitleyi biz nasıl ele geçiririz ki daha fazla tükettiririz düşünülür.
Ve bu reklamda izleyicinin yani tüketicinin satın alma kararını verecek kitlenin vicdanını ele geçirmeye, hisleriyle oynamaya yönelik bir strateji var ortada maalesef.
Reklamda çocuk istismarı yapılıyor, aslında çocukların ebeveynlerine de bu sloganla duygusal istismar yapılıyor ve satın alma kararını verecek ebeveynler etki altına alınmaya çalışılıyor.
Ciddi boyutta bir hedef şaşırtma var ve tüketiciyi aldatmaya yönelik bir laf oyunu.
Sonuç olarak çok fazla tepki alan marka reklamın başındaki sloganı çıkarttı reklamdan ama bu kampanya tasarlanırken projede yer alan hiç kimse karşı çıkmadı mı diye de düşünmeden edemiyorum. Bundan sonra özellikle de çocuklara yönelik reklamlarda yoğun dikkat ve hassasiyet gösterilmeli umarım ders olmuştur.
Ve tam bu noktada bir kitaba ve içerisinden önemli bir paragrafa dikkat çekmek istiyorum;
Gerard Mendel’in ‘Son Sömürge Çocuk’ adlı kitabından;
‘Yeryüzünün tamamlanmış fethiyle, uzayın süregiden fethi arasında yaşadığımız süreçte insanın sürekli fethinin gerçekleştiğinin farkına varmak insanı dehşete düşürür: Reklamlar, kredi kartları, cezalandırmalar, sınırlar, ödüllendirmeler. Bilinmeyen bir tanrının adına yürütülen bu fetih, insanı hüküm altına almaya, onu öz varlığından koparıp köleleştirmeye çabalamaktadır. İnsanın sömürgeleştirilmesi, yeryüzü ve uzayın fethinden daha acımasız bir işlemdir, çünkü insanın özgür iradesi ve duyuşu olduğuna inanmaktayız.’
Özgür iradeler ve duyuşlarımızın olabilmesi ve devamlılığı dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder