3 Ekim 2011 Pazartesi

Okan Bayülgen de kendine krallık uydurmuş


Okan Bayülgen yıllardır program yaptığı Kanal D’den ayrılarak TV8’e geçti, haftada beş gün Kraliyet Ailesi başlığında program yapacak Bayülgen.
Risk aldı yorumlarına da ekibiyle bir video çekerek güzel bir cevap vermişti; ‘‘Asıl risk yerini kaybetmekten korkmaktır. Risk kıpırdamamaktır. Bizim tarifimizse şudur…o meşhur el hareketini yaparak risk budur’’ diye ekipçe cevap vermişlerdi.
Ben Bayülgen’in böyle bir değişiklik yapmasını destekleyenlerdenim, yerini kaybetmekten korkmayan Bayülgen için güzel bir karar. Artık yeni kanalında reyting kaygısından uzak olacak ve yayın saatlerinin geçliğini düşünmek zorunda kalmayacak. TV8 Bayülgen’e epey özgür bir alan açmış görülüyor ki…TV8’in gençlik kanalı için de yoğun çalışmalar halinde Bayülgen…
Kraliyet Ailesi programlarının jeneriğinin analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira önemli bir duruşu var izlemeyi bitirdiğinizde ciddi bir tüketim toplumu eleştirisini görmemek mümkün değil çünkü abartılarak çok fazla göze sokuluyor.
Jenerik pırıltılı gösterişli topuklu ayakkabılarla açılıyor sonra eleştirel insert yazılar çıkıyor.Her gün iki milyar alışveriş poşeti üretiliyor. Tüketim çılgınlığı dünyayı çöplüğe dönüştürdü.
Model grubu başlıyor şarkıya fonda bir ayakkabı mağazası…
“Yandı tutuştu bütün orman/Hayvanlar kaçıştı, kuşlar uçtu/Siyah, soğuk gece kaldı/Baykuş kral gözlerini açtı!”
Modelin solistinin yüzüne de yazılar geliyor hemen Compulsive buying disorder, oniomania, fashion victim, yazılar silsilesi devam ediyor; 2.25 milyon ton çalışır halde elektronik alet çöpe gidiyor bir yılda reklam için 500 milyar dolar harcanıyor, planlı eskime… Tüketilmeli bozulmalı eskimeli yakılmalı yerine yenisi konmalı, satın al itaat et hemen öl…
Daha önce Hayko Cepkin ile yaptıkları jenerikte de consume, obey, die (tüket, itaat et, öl) gibi sözlerle yine bir tüketim toplumu eleştirisi yapıyordu Bayülgen. Pek bir yenilik yok diyebilirim aynı eleştirilerine devam ediyor.
Devam edelim yeni jenerikteki yazılara; İnsandan başka hiçbir canlının kölesi yok ormandan bu yana mutlu bir gelişme yok, yalnızca ekonomik ve teknolojik kölelik…
Sokağa çıkmayı ne zaman bıraktık, ne zamandır yaşamak yerine seyretmeyi tercih ediyoruz.
Gerçekliğin kaybolduğu yerde her şey mübah olur, çok tehlikeli değil mi? Gerçeği duyumsamak için tüketmek, tüketmek için ölesiye çalışmak- ufukta bir çözüm görünüyor mu?
Son olarak Model ile Bayülgen söylüyor; Uç sen de yalnızlar krallığına, ne ağacın dalına ne şehrin ufkuna ne denize ne yanmış topraklara kendi uydurduğun krallığa
Bir röportajında ‘İnsan sevmiyorum. Onun yerine kedi olsun, kuş olsun, çocuk olsun, daha güzel’ demişti ve jenerikte de bu düşüncesinin izleri var. Ancak bütün bu durumların çözümü insanı sevmemekte değil. Yazıldığı gibi de ufukta gözükmüyor gibi.
Tüketim çılgınlığını eleştirmek, farkında olmak, insanın doğayı nasıl katlettiğinin bilincinde olmak ve bunun için bir şeyler yapma çabasında olabilmek gerek. Bayülgen kendi uydurduğumuz sanal krallıklarda yaşadığımızın altını çiziyor, o da kendine uydurmuş…
Baykuşun programların maskotu seçilmesi tercihi ise şöyle; Baykuş bilgeliğin ve aklın simgesidir, bütün bunların farkında olmalarının göstergesi olarak seçilmiş.
Jenerik bize uyanın diyor ama bunu çok fazla göze sokarak yapıyor. Sinemanın altın kuralıdır bence. ‘Gösterebiliyorsanız diyalog kullanmayın’
Kısa film işi ise uzun metrajdan çok daha zordur kısa sürede ne kadar mesaj versem o kadar kar diye düşünülürse yanlış olur. Jeneriklere de birer kısa film gibi yaklaşıp öyle tasarlamalı. Jenerik tekrar bir kurgudan geçmeli, yazılar azaltılmalı kanımca.
Bayülgen’in önceki jeneriklerinde de tüketim toplumu eleştirisi vardı. Uyuma Türkiye hayat sokaklarda diyordu hatta yani tv seyretmeyin hatta beni de seyretmeyindi bence.
Bütün haklı eleştirilerinde samimi bulmak istiyorum ama peki Bayülgen neden bu kadar tvde yer almaya devam ediyor?!..bütün eleştirdiklerini düzeltmeye çalışıyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder